“Din içinde alplık, insanın her zaman nefsini, yenmesi ve ona karşı çıkmasıdır” Âşık Paşa
Alperen Hak dostudur. Allah’ın rızasını arzulayan hakikat fedaisidir. Dini, vatanı, bayrağı, ezanı için gözünü kırpmadan canını feda eden koç yiğittir. Onun her nefes alışverişi dahi Allah rızası içindir.
Alperenler, nefsinin kötü arzu ve alışkanlıklarını gemlemiş, Hüda’nın yolunda ve rızası doğrultusunda yaşayan yiğitlerdir.
Alperenler, imanın lezzetini ruhunda duyan bahtiyarlardır.
Alperenler, gözünde dünya ve dünya sevgisi olmayan, gönüllerinde ve gözlerinde şehadet aşkı tüten yiğitlerdi.
Alperenler, “Nefislerini cennet karşılığında satan” bahadırlardılar.
Alperenler, konuşurken gönülden konuşup muhatabının kalbine giren, bakarken gördükleri şeyin hakiki yüzünü gören, savaş meydanında bastıkları yerleri titreterek yürüyen, düşmanla savaşırken, aslanlar gibi kükreyip düşmanın ödünü koparan, kahramanca savaşan, yiğit yürekli, polattan vücutlarıyla kâfirleri kırıp geçiren cengâverdir.
Çalımından geçilemeyen küstah ve şımarık düşman askerlerinin yüzünde şaklayan Türk pençesinin izleri alperenlerle olmuştur. Bizi aksettiren tarih aynasının yüzündeki tozları silerek baktığımız da Alperenlerin iman, aşk, samimiyet, i’lay-ı Kelimetullah ile elde ettikleri akıl almaz üstün kahramanlıkları düşman yüreğini hoplattığını göreceğiz.
Alperenler, sevgi ve cihat ruhuyla birbirine kenetlenip, orduya güven ve cesaret aşılılayanlardır.
Âşık Paşa hazretlerinin “Garib-nâme” isimli eserinde “Alperen”leri nasıl tanıtıp tarif ettiğine bakmaya devam edelim:
“Din içinde alplık, insanın her zaman nefsini, yenmesi ve ona karşı çıkmasıdır. Gece gündüz nefsi ile uğraşıp; sonunda onu, aklına uyar hâle getirmelidir.
Bunların dirlik düzenliği de, Allah’ın emrini bilip, ona göre birlik içinde yaşamalarıdır. O emirden dışarıda başka şeyleri sevmemeli, dünya toplayıp onun ardına düşmemelidir.
Nefsin büyük askeri istek ve arzulardır; işte bu, dünya peşinde koşturur. O sevgi için ömrünü harcar; ömür geçip fırsat kaçınca artık bekleyecek zaman kalmaz.
O arzu ve isteklerden hırs, kibir ve kin ortaya çıkar; böylece bu din, öylelerinin elinde yıkılıp gider. Ayrıca çekememezlik, cimrilik, günah ve bozuk işler pek çok din sahibini yolundan alıkoyar.
Nefiste bunlardan daha büyük asker yoktur; işte asıl Alpler bunları yenen insandır. Şimdi bunların hakkında gelen, din içinde direk olacak bir yiğit lazımdır.
O bu nefis askerlerini baştan sona kadar kırınca; ona bütün insanlar; dinin direği derler. Ey din sahibi! Nerede olursan ol, bu sözümü iyi dinle; onun izinde benim yüzüm de toprak olsun.
Böyle alplık kimde olursa, şüphesiz; insanlar can atarak onun ayağına yüz sürmelidir. Şimdi bu alpın bağlandığı temelleri görelim de; onun aslının, hazinesin ve geçer akçasının ne olduğunu bilelim.
Onun yiğitliği ne imiş, şartı nedir; dinle de, bu hikâyenin ne olduğunu anla. Ona bu dine direk olabilmesi için, şüphesiz dokuz şey lazımdır.
Bu dokuz şey ona alet olmalıdır; şimdi bunları san birer birer söyleyeyim. O kişi ilk önce veli olmalıdır; işte her türlü işi, bununla başa çıkabilir.
O, velilik tahtında oturunca, her kim ile ne oynarsa oynasın sonunda üstün gelir. Eğer onda velilik bulunmazsa; onun din yolunda yiğit olmadığı hemen ortaya çıkar.
Kim velilerden ise, ona korku yoktur, onun için dünya ve Ahiret de bir düşünce olamaz. İyi dinleyiniz; Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olacak değillerdir. (Yunus,62)
İşte önce ona, velilik kısmet olmalı; böylece yüreği içinde cesaret yer etmelidir. Hangi kula velilik nasip olduysa; o, muhakkak din içinde alp olmuştur.
İnsan için birinci alet veliliktir; bunu Tanrı din içinde kime vermişse o bahtiyardır. İşte din yiğidin ilk şartını öğrenip; böylece din alpının ne olduğunu analdın.
Şimdi ikinci şartın ne olduğuna bak; bu da nefsin gücünü kuvvetini yok etmektedir. Buna erenlerin yaşayış şekli olan riyazet denir; zaten din için de gerçek erliğin belirtisi budur.
Kim nefsin gücünü kırmayı adet edinmemişse; yiğit değildir, bu yüzden o nefsine hâkim olamaz. Bir kimse kendi nefsini yenememişse onun din içinde yiğitlik göstermesi boşunadır.
İşte kişi riyazet sayesinde alp olur ve bütün işleri, onun sayesinde, başarıyla sona erdirir. Bu sayede bu dinde askerler kırıldı ve böylece o er, dinin önderi ve yol göstericisi oldu.”
İnançsız gönüller, dermansız iradeler, aç ruhlar, sarkık ümitlerin aşkla kanatlanması için alperenlerin beslendiği kaynakları yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
Milli, ahlaki, mana köklerimizin sağlam olması için alperenlerin ayak izlerine basmak icap ediyor.
Alperenler, düğüne gider gibi savaşa şen şakrak giderlerdi. Onların kalpleri Yüce Yaratıcıya gönülden bağlıydı. Allah’ı ve Ahiret’i gözleriyle görür gibi inanır ve iman ederlerdi. Cenk meydanlarında başlar düşer, mızraklar parçalanır, kılıçlar kırılır, fakat onlar bu dehşetli tablolar karşısında asla korku ve paniğe kapılmadan yiğitçe savaşırlardı; çünkü Onlar “şehitlik” gibi bir ulvi makamı hırz-ı canla arzulayan Hak sevdalısıydılar.
Alperenler, rahattan, rehavetten, hazlarına düşkünlük ve nefsanîlikten sıyrılarak, ruh gönüllerini yüce duygularla donatan erenlerdirler. Onlar, Hak ve hakikat adına pervasızca düşman askerlerine saldırırken ölümü hiçe sayar, sırf Hakkı tutup kaldırmak ve Allah’ın rızasına mazhar olmak için yaşarlardı.
Bir Alperen’inin savaş başlamadan önce arkadaşına: Bak sana Dedem Korkut’un dilinden dua edeyim: Aksakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Oğul ile kardeşten ayırmasın. Ahir vaktinde arı imandan ayırmasın, dediğini duyar gibi oldum.
Şair sorar: Alperen kim? Cevap verir: Meydanlar gümbür gümbür seslendiğinde/ Ufuklar, duman duman paslandığında/Kalkanlar göğüslere yaslandığında/ Tekbir alıp, önden tepen alperenler kim? … Kayan oklar, yaylardan boşananda hey/kara yere gövdeler döşenende hey/kasırgadan hızlı çarpan Alperenler kim?/ …Çelikler eğrilip büküldüğünde/kalelerden kapılar söküldüğünde/ burçlara al sancaklar dikildiğinde/Kasırgalar gibi kopan Alperenler kim?….
Oğuz Türkleri ile Haçlı orduları arasında yapılan savaşlarda, Türklüğün cihat ruhuyla, İslâm’ın iman gücüyle ve şecaatiyle mecz olan alperenlerin kahramanlıklarını görmek için tarih sayfalarına bakmak gerek.